Powered By Blogger

30 Eylül 2014 Salı

Devletler neden kuruldu?

Devletler neden kuruldu?
                İnsan ihtiyaçları çok büyük bir çeşitlilik arz etmekte Abraham Maslow insan ihtiyaçlarını en basit tanımlarıyla kategorize etmiş. Demiş ki, fizyolojik ihtiyaçlarını gider(ye, iç ve malum sonuç) , kendini güvene al, bir yere ait ol, saygınlığını kazan ve artık son noktaya ulaştın evladım artık son olarak kendini kanıtlayabilirsin demiş.
                Devlette bir insan evladı ihtiyacı olarak doğmuş. İnsanlar çoğaldıkça tabi işlerde çoğalmış ve bir insanın tüm bu işleri tek başına yapabilmesi hayal olmuş. Platon’un Sokrates’i konuşturduğu “Devlet” te bundan yaklaşık 2500 yıl önce bile devlet konuşulur olmuş. Filozof kişilikli bu abiler oturmuşlar devlet nasıl olması konusunda kafa yormuşlar. Sonuçta bir devlet kuramamış olsalar da yaklaşık 2500 yıl önce başka dertlerini bir kenara iterek oturup devleti konuşmak anlamaya çalışmak güzel bir şey. Tabi ki güzel şeyler bunlar ama birbirine yakın bu topraklarda düşününce şu anda toplanan abilerimiz “ne olacak bu devletin hali ?” den ileriye gidemiyorken sen o kadar yıl önce devleti arkadaşlarınla toplanıp kurmuşsun güzel abim bravo diyorum. Ne dedik, işler demiştik, işler çoğalınca tabi herkes bir meslek sahibi olması gerek demişler sen ekmek yap ben duvar öreyim, sen demir döv, birini de başımıza getirdik mi devlet başkanı olsun o da bizi yönetir demiş olabilirler ya da zorbanın biri benim kral deyip çalışın bakalım demişte olabilir. Böylelikle geçinir gideriz demişler.
                Geçinememişler tabi. Derken bu şekilde komşu devletlerde oluşmuş. Senin ekmeğin daha güzel, senin duvarın ne kadar uzun dur bir geçeyim de gör diyerek  Çin seddini geçmeler sen misin duvarımı geçen diyerek bu sefer alabildiğine uzayan Çin seddi, yok Agamemnon’un eşini alıp Troya’ya kaçalım derken sen misin eşimi alıp giden Sparta’yı toplayıp geliyorum demeler, zorba krala yok ya niye senmişsin kral asıl benim kral diyerek çıkan olaylar neticesinde günümüze uzanan ve sürekli her zaman söylenen şu klişe tarih “tekerrürden ibarettir” lafını yaşanan olaylarda da gördüğümüz iktisatında konusuna giren insanın sınırsız ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan, insan ihtiyaçlarının doyumsuzluğunu doyurmaya çalışan bir düzen mi?
                Sonuç olarak karşımızdakinin ekmeğinin güzelliğine takılıp kalmak yerine kendi ekmeğimizin tadına varmak devletlerin asıl mutluluğunu sağlayabileceğini düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder