Devletler
neden kuruldu?
İnsan
ihtiyaçları çok büyük bir çeşitlilik arz etmekte Abraham Maslow insan
ihtiyaçlarını en basit tanımlarıyla kategorize etmiş. Demiş ki, fizyolojik
ihtiyaçlarını gider(ye, iç ve malum sonuç) , kendini güvene al, bir yere ait
ol, saygınlığını kazan ve artık son noktaya ulaştın evladım artık son olarak
kendini kanıtlayabilirsin demiş.
Devlette
bir insan evladı ihtiyacı olarak doğmuş. İnsanlar çoğaldıkça tabi işlerde çoğalmış
ve bir insanın tüm bu işleri tek başına yapabilmesi hayal olmuş. Platon’un
Sokrates’i konuşturduğu “Devlet” te bundan yaklaşık 2500 yıl önce bile
devlet konuşulur olmuş. Filozof kişilikli bu abiler oturmuşlar devlet nasıl
olması konusunda kafa yormuşlar. Sonuçta bir devlet kuramamış olsalar da yaklaşık 2500 yıl önce başka dertlerini bir kenara iterek oturup devleti konuşmak anlamaya çalışmak güzel bir şey. Tabi ki güzel şeyler bunlar ama birbirine yakın bu topraklarda
düşününce şu anda toplanan abilerimiz “ne olacak bu devletin hali ?” den ileriye
gidemiyorken sen o kadar yıl önce devleti arkadaşlarınla toplanıp kurmuşsun
güzel abim bravo diyorum. Ne dedik, işler demiştik, işler çoğalınca tabi herkes
bir meslek sahibi olması gerek demişler sen ekmek yap ben duvar öreyim, sen
demir döv, birini de başımıza getirdik mi devlet başkanı olsun o da bizi
yönetir demiş olabilirler ya da zorbanın biri benim kral deyip çalışın bakalım
demişte olabilir. Böylelikle geçinir gideriz demişler.
Geçinememişler
tabi. Derken bu şekilde komşu devletlerde oluşmuş. Senin ekmeğin daha güzel,
senin duvarın ne kadar uzun dur bir geçeyim de gör diyerek Çin seddini geçmeler sen misin duvarımı geçen
diyerek bu sefer alabildiğine uzayan Çin seddi, yok Agamemnon’un eşini alıp
Troya’ya kaçalım derken sen misin eşimi alıp giden Sparta’yı toplayıp geliyorum
demeler, zorba krala yok ya niye senmişsin kral asıl benim kral diyerek çıkan
olaylar neticesinde günümüze uzanan ve sürekli her zaman söylenen şu klişe
tarih “tekerrürden ibarettir” lafını yaşanan olaylarda da gördüğümüz
iktisatında konusuna giren insanın sınırsız ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan,
insan ihtiyaçlarının doyumsuzluğunu doyurmaya çalışan bir düzen mi?
Sonuç
olarak karşımızdakinin ekmeğinin güzelliğine takılıp kalmak yerine kendi
ekmeğimizin tadına varmak devletlerin asıl mutluluğunu sağlayabileceğini düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder